Bu Blogda Ara

10 Eylül 2009 Perşembe

Overdose / Bienal / Ben her Eylül...


Yine Eylül...
Güneş yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Benimse içim kıpırdanmaya...

Birşeyler yapmalı, yeni şeyler üretmeli. Yeni tasarımlar, yeni öyküler, yeni kitaplar keşfedilmeyi bekliyor. Çanak, çömlek, dikiş nakış yapılacak, yemek pişirilip misafir ağırlanacak.

Ama öyle sakince değil, yüksek dozda!

Ağırlayamayacağım kadar misafir çağırmak istiyorum mesela; çağıramadığım herkesi bir anda çağırmak. Alakalı alakasız... Herkes aynı zamanda bizim salona doluşsun istiyorum. Öyle ki değil oturacak basacak yer kalmasın.
Balkon mevsimi kapanmadan kollar bacaklar balkondan taşsın.

Kitap okumanın da boku çıksın. Her an her yerde elimde kitap olsun. Tuvalette, mutfakta, koltukta, yatakta, balkonda, otobüste, yolda...
Bir elimde ayna bir elimde kitap olsun mesela.

Sonra bulabildiğim tüm kağıtları masanın üzerine yığıvereyim. Aklıma ne gelirse yazayım. Anlamlı, anlamsız... Kelimeler kağıtlardan taşıp odaya doluşsun. Harfler birbirlerinin ayaklarına basıp, itişip kakışsınlar... Cümlelerin fısıltıları ile dolsun kulaklarım.

Elimi kırmızı çamura sokup öylece durayım. Daha önce farketmediğim bir el çabukluğu ile toprağa şekil vereyim, öyle ki tüm çalışma odası yaptığım objelerle dolsun. Odada adım atacak yer kalmayıncaya kadar seramik yapayım. Sonra bulduğum minik boşluklardan parmak uçlarıma basa basa çıkayım. Ev dolsun taşsın, ben dolup taşayım. Sokaklara, caddelere çıkayım. Galata, Beyoğlu taşkınlık nedir görsün!

Tüm "yıl" yapamadıklarını bu "ay" yapmak isteyen bu tembel ruh,"insan neyle yaşar" onu görsün.
2 yılda 1 / bienal görsün.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder