Sana aşık oldum
Çünkü yapacak hiçbirşeyim yoktu
Gündüzleri
Biriyle buluşmak istiyordum
Geceleri birilerini düşünmek istiyordum
Sana aşık oldum
Çünkü
Artık yalnız kalamıyordum
Gündüzleri
Düşlerimden bahsetmek istiyordum
Geceleri
Aşktan bahsetmek istiyordum
Ve şimdi yapacak binlerce şeyim var
Düşlerimin gidişini hissediyorum
Senden başka ne düşünürüm bilmiyorum
Sana aşık oldum ve ne yapacağım bilmiyorum
Gündüzleri
Senle karşılaştığım için pişman oluyorum
Geceleri
Seni aramaya çıkıyorum
1962 Luigi Tenco
Bu Blogda Ara
29 Nisan 2009 Çarşamba
28 Nisan 2009 Salı
RENKLER RENKSİZ
İki ucu...'lu değnek!

"Bilirim, sayın bayan hoş bir şey değildir beni sevmek. Birinin bana tutulduğunu anladım mı keyfim kaçar, sıkılırım hemen savunmaya geçerim. Yaşamımda üç dört kişiye derin bir şekilde bağlandım, yeminle söyleyebilirim. Benim için ufak yakınlıktan başka birşey duymayan kimselerdi hepsi bu. Beni sevselerdi onlardan da uzaklaşırdım gibime geliyor.
Yaşamın en büyük acılarından biri de sevdiğinden fazla sevilmektir. Ya hiç duyulmayan bir sevgiyi var göstermek ya da bir takım soğukluklarla geri çevirmelerle karşındakini üzmek zorunda kalır insan... İki ucu....'lu değnek bir zorlama ben zorlamalara gelemem" demiş Henry De Montherlant...
Bir tek o mu, hanginiz böyle düşünmüyor, söyleyin sayın bay sorarım size?
Evet biz insanlar bizi dilediğimizden fazla sevenleri pek de sevme eğiliminde değilizdir.
Bizden nefret edenleri sevme eğilimi her nedense çok daha ağır basar.
Peki ben hangi türdenim?
Ya sen?
Benim sorularım ne zaman son bulacak. Sorularımın cevaplarını neden alamıyorum.
Herşey neden havada asılı kalıyor. Flu olan mı hoşuma giden? Peki sen ne düşündün. Ağzından dökülenler dışında neler geçti, o güzel aklından. Bilmek istediğim ne çok şey var.
Senin de* keyfin kaçtı mı, huzurun bozuldu mu? "Ne güzel ,bir düzende yaşayıp gidiyorduk" mu diyorsun yoksa?
Benden uzaklaşacak mısın?
Ne çok soru sordum, di mi**?
Bence de iki ucu pis bir değnek...
Hey Henry! Sesimi duyuyor musun?
*Henry gibi
** Benim en çok kullandığım soru şekli
Yaşamın en büyük acılarından biri de sevdiğinden fazla sevilmektir. Ya hiç duyulmayan bir sevgiyi var göstermek ya da bir takım soğukluklarla geri çevirmelerle karşındakini üzmek zorunda kalır insan... İki ucu....'lu değnek bir zorlama ben zorlamalara gelemem" demiş Henry De Montherlant...
Bir tek o mu, hanginiz böyle düşünmüyor, söyleyin sayın bay sorarım size?
Evet biz insanlar bizi dilediğimizden fazla sevenleri pek de sevme eğiliminde değilizdir.
Bizden nefret edenleri sevme eğilimi her nedense çok daha ağır basar.
Peki ben hangi türdenim?
Ya sen?
Benim sorularım ne zaman son bulacak. Sorularımın cevaplarını neden alamıyorum.
Herşey neden havada asılı kalıyor. Flu olan mı hoşuma giden? Peki sen ne düşündün. Ağzından dökülenler dışında neler geçti, o güzel aklından. Bilmek istediğim ne çok şey var.
Senin de* keyfin kaçtı mı, huzurun bozuldu mu? "Ne güzel ,bir düzende yaşayıp gidiyorduk" mu diyorsun yoksa?
Benden uzaklaşacak mısın?
Ne çok soru sordum, di mi**?
Bence de iki ucu pis bir değnek...
Hey Henry! Sesimi duyuyor musun?
*Henry gibi
** Benim en çok kullandığım soru şekli
Yazmak huzur veriyor. Kalem kağıda dokundukça, haz alıyorsun farkında mısın?
Tenin tene değmesi gibi, kendini kaybetmek gibi, sevişmek gibi. Hızlanıyor, yavaşlıyor, tekrar hızlanıyor, duruyorsun.
Ve hep yeniden başlıyorsun. Hep ilk kez gibi...
Anlatılan, anlatılmaz anlar. Tadı damağında kalan bazen de bir an önce bitmesini istediğin dakikalar... Hayatında kaybetmeye dayanamayacağın şey yazmaktan aldığın keyif.
Beynin kalbin ve elin arasındaki o büyük bağ.
Tenin tene değmesi gibi, kendini kaybetmek gibi, sevişmek gibi. Hızlanıyor, yavaşlıyor, tekrar hızlanıyor, duruyorsun.
Ve hep yeniden başlıyorsun. Hep ilk kez gibi...
Anlatılan, anlatılmaz anlar. Tadı damağında kalan bazen de bir an önce bitmesini istediğin dakikalar... Hayatında kaybetmeye dayanamayacağın şey yazmaktan aldığın keyif.
Beynin kalbin ve elin arasındaki o büyük bağ.
24 Nisan 2009 Cuma
Flu ya da net


Herşey bulanık.
Su bulanık... Hava bulanık...
Çözümlemelere gerek var.
Ne yapacağını bilemez halde ortalarda dolanmamalı insan. Ben böyle olmamalıyım.
Ne kadar çok soru var aklımda...
Seni özlemek, sorularımın cevabımı olacak?
- Bilmiyorum.
Belki de bu gizem, bu yoksunluk hoşuma giden.
Heyecanımın beynime hücum edip, tekrar kalbime geri dönmesi.
Kan basıncı.
Net olmalı. Siyah ve beyaz ya da tamamen kırmızı.
Yapılması gereken görevler var. Ev var. İş var. O var. Bu var.
Ama şu an benim için bir tek “Sen” var...
Fotoğraflar: Elif Sanem Karakoç
1 Nisan 2009 Çarşamba
Günlerden ne?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)